- 29 Nisan 2016, Cuma 14:40
- 24408 kez okundu
Evliliğin bir insanın, kadının ya da erkeğin, bütünüyle hayat tarzını değiştirmesi demek olduğu algısı, büyük bir yanılgı!
Ne yazık ki neredeyse her evli çiftin sahip olduğu veya bir süre sonra sahip olacağı bir algı!
Toplumsal kodların genlerimize kazıdığı üzere, geleneksel yaşantı içerisinde özellikle erkeklerin evlilik içerisinde kadına göre özerk, daha özgür, ‘başına buyruk’ takılabildiği, kendine ait bir odası, alanı mevcut. Bu alanı istediği gibi kullanma tasarrufuna da sahip. Maça gidebilir, havuza gidebilir, okula ya da kütüphaneye gidebilir, sohbete gidebilir, Kuran öğrenebilir, kayak yapmayı öğrenebilir, yeni bir şehri keşfedebilir, suşi yiyebilir, nargile içebilir, yeni bir dil öğrenebilir, kendisine son moda teknolojik aletler ya da son model bir araba alabilir, bir ayakkabı dükkânı açabilir ve batabilir, yeni bir işe atılabilir, iki iş birden yapabilir, balık tutabilir, sevinebilir, üzülebilir, sinirlenebilir, bağırıp çağırabilir ve hatta depresyona girebilir. Bir erkek tüm bunların hepsini yapabilme kudretine sahiptir. Çünkü erkektir. Öyle mi?
Buna karşılık kadının yapabilecekleri ise sadece ‘ev’ ile sınırlıdır. Ancak burada hangi ev olduğu önemlidir. Hangi ev? Erkeğin sınırlarını belirlediği ev! İnansın ya da inanmasın kadının sınırını belirleyen din, kitap, eğitim, yasalar ya da kendisi değil, erkek. Neden? Çünkü toplumsal formasyon bunu gerektiriyor. Peki, hangi toplum? Bizlerden, her birimizden, kadın ve erkek her birimizin oluşturduğu toplum.
Buraya kadar çok karışık değildi sanırım. Hepimizin bildiği, tanıdık şeyler.
Peki, kadının kendi sınırlarını kendisinin belirlediği bir yaşamsal formasyonu düşünmek neden zor? Zor mu? Düşünülemez mi? Ya da aman Allah’ım ne korkunç bir şeyden mi bahsediyorum. ‘Kadının kendi sınırlarını kendisinin belirlediği’ derken evlenmeyecek, çocuk yapmayacak, eviyle ilgilenmeyecek demiyorum, korkmayın. Ama onun da sizin gibi bir insan olduğunu düşünürsek kendisini ifade edebildiği, üretken kılabildiği, kendisini mutlu edebileceği ve haliyle siz zatı alilerinden daha az şey bekleyerek yakanızdan düştüğü bir belirlemeden bahsediyorum. Korkmayın, bir yere gittiği yok kimsenin. Ayaklanmayın hemen. Bir nefes alıp sakince dinleyin.
O çok istediğiniz, soylarınızı sürdüren çocuklarınızı büyüten ve eğitenler kadınlardır. Onların sizden daha eğitimli, daha bilgili, daha özgür, daha aktif, daha özgün olması size, kendisi gibi bilgili ve eğitimli çocuklar yetiştirmekten başka ne kaybettirir.
Buraya kadar çok mu klişeydi?
O halde bir de şöyle okuyalım bizi.
Kadın ve erkek birbirini tamamlayan varlıklardır. Herhangi biri, bir diğeri için hayatını, düşüncelerini, yaşam biçimini değiştirmek ya da revize etmek zorunda değildir. Birbirlerini tanıdıkları varoluşta benimseyen ve seven kişiler, daha sonra ne değişir de her şeyi gözden geçirip karşısındaki kişiyi kılcal damarlarına kadar ayıklayıp kendisini yeni baştan kurmasını ister! Farklılığın yeni bir tat, yeni sohbet konuları, yeni bir bakış açısı ve hayata dair yeni bir zaviye getirdiğini görmek zor değil. Birbirinizin farklılıklarından korkup karşınızdakini kendinize benzetmek yerine, onu olduğu gibi kabul edip o farklılıkları hayatınızın eğlenceli ve keşfedilesi bir alanı olarak görmek hayatı daha kolay ve yaşanılası kılacaktır. Nitekim ‘Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!’ gibi bir hadisi şerifin muhatabı bizler, farklılıklarda yeni müjdelerin hasıl olacağını hatırlayalım.

-
14.06.2016 Sen Hep Amin De, Ufaklık!
-
22.03.2016 Koca Gözlü Ahmed…
-
12.02.2016 Nezaketten Azade Akıl Sergisi
-
25.01.2016 Tekinsiz İmkanlara Reddiye..
-
25.01.2016 Selamın Yüzdesi 49,5
-
25.01.2016 Herkese Bir Sürpriz Yumurta...
-
25.01.2016 Oruç Hangi Kanalda?
-
25.01.2016 Korktuysan Söyle Yine Geleceğim!
-
25.01.2016 Artık Herkes Birbirinin Hoşuna Gidecek Yalanlar Söylemekten Vazgeçmeli!
-
25.01.2016 Asmak Çocuk Oyuncağı...
-
25.01.2016 Babam Hayattan Büyüktür..
-
25.01.2016 Dilenecek Bir Özrümüz Var!