
Longevity Nedir? Yaşlanma Karşıtı Alışkanlıklar
Longevity nedir? Yaşlanma Karşıtı Alışkanlıklar nasıl kazanılır. Uzmanlar yaşlanmayı geciktiren süreçler hakkında bilgi verdi. Sağlıkla yaş almak, gençlik süresini uzatmak, yaşının en iyisi olmak son yıllarda gündemde. Bu hedeflerle birlikte tıp dünyasında son yıllarda öne çıkan kavramlardan biri “longevity”, yani sağlıklı yaşam süresinin uzatılmasıdır. Kişinin risklerine özel stratejiler geliştirmek işin temel noktası. Düşünülenin aksine yaşlanmaya [...]
Longevity nedir? Yaşlanma Karşıtı Alışkanlıklar nasıl kazanılır. Uzmanlar yaşlanmayı geciktiren süreçler hakkında bilgi verdi.
Sağlıkla yaş almak, gençlik süresini uzatmak, yaşının en iyisi olmak son yıllarda gündemde. Bu hedeflerle birlikte tıp dünyasında son yıllarda öne çıkan kavramlardan biri “longevity”, yani sağlıklı yaşam süresinin uzatılmasıdır. Kişinin risklerine özel stratejiler geliştirmek işin temel noktası. Düşünülenin aksine yaşlanmaya karşı mücadele orta yaşlarda başlamıyor. Uzun bir yaşam için iyi alışkanlıkları 20’li yaşlarda edinmek gerekiyor. 40’lı yaşlarda ise hücresel yenilenme gündeme geliyor. Longevity, bireylerin yalnızca ömürlerini değil, sağlıklı ve verimli geçen yaşam yıllarını da artırmayı hedefliyor. Genesis İstanbul’dan Dr. Elif İnaç ve Uzm. Dyt. Ezgi Akdağ kişiye özel sağlık planlarıyla yaşlanmayı yavaşlatan, hastalıkları önleyen ve yaşam kalitesini yükselten bu yaklaşım hakkında merak edilen soruları yanıtladı.
Longevity Bir Check-Up Programı mı ?
Uzm. Dr. Elif Inaç, ‘Longevity bir check-up programı mıdır?’ sorusunu şöyle yanıtladı:
‘’Longevity’yi klasik bir check-up ile karıştırmamak gerekir. Check-up, kişinin mevcut sağlık durumunu değerlendiren bir fotoğraf gibidir. Ancak Longevity yaklaşımı bundan çok daha geniştir. Biz yalnızca anlık bir tarama yapmıyoruz; genetik yapıyı, biyokimyasal değerleri, yaşam alışkanlıklarını ve çevresel faktörleri birlikte ele alıyoruz. Böylece kişinin gelecek yıllardaki sağlık risklerini öngörerek önleyici stratejiler geliştiriyoruz. Yani Longevity uygulamaları, bugünün sağlığını korumanın yanı sıra gelecekte sağlıklı ve kaliteli yaşam sürmek için de bir yol haritası çıkarıyor.”
20’li Yaşlarda Hücresel Yenilenme Sağlanıyor
İnaç, çok genç yaşlardan itibaren yaşlanmaya karşı korunmak gerektiğini vurguluyor: “20’li yaşlardan itibaren Longevity yaklaşımını benimsemek mümkün. Genç yaşlarda amaç daha çok koruyucu hekimlik ve sağlıklı alışkanlıkların kazandırılmasıdır. 40 yaş ve sonrasında ise yaşlanma süreci belirginleşmeye başlar, bu dönemde hücresel yenilenme, hormonal denge ve metabolik hız üzerinde daha fazla çalışıyoruz. 60 yaş üstü bireylerde ise amaç, mevcut sağlık sorunlarını kontrol altına almak, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve yaşam kalitesini artırmaktır. Yani Longevity her yaşta uygulanabilen ama her yaş grubuna farklı katkılar sağlayan bir yaklaşımdır.”
İlk Adım Kapsamlı Testler
Dr. Elif İnaç, hazırlanan kişiye özel planlar hakkında şöyle bilgi verdi: “İlk görüşmede oldukça kapsamlı testler yapıyoruz ve kişinin tüm sağlık geçmişini değerlendiriyoruz. Ardından yaşam tarzını, uyku düzenini, stres düzeyini, beslenme alışkanlıklarını ve fiziksel aktivite durumunu analiz ediyoruz. Tüm bu veriler ışığında kişiye özel bir plan hazırlıyoruz. Bu planda hem medikal hem de yaşam tarzı önerileri yer alıyor. Kimi zaman biyolojik yaşı geri çekebilecek uygulamalar da gündeme geliyor.”
Biyolojik Yaş Ölçümü Yapılıyor
Longevity yaklaşımında testlerin çok önemli olduğuna dikkat çeken İnaç, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’ Genetik testlerle kişinin gelecekte hangi hastalıklara yatkın olduğunu belirliyoruz. Hormon profilleri, metabolizma hızını ve yaşlanma sürecindeki dengesizlikleri ortaya koyuyor. Kan testleri ile kişinin genel sağlık durumunu, inflamasyon düzeylerini, vitamin-mineral eksikliklerini inceliyoruz. Bağırsak mikrobiyomu testleri ile sindirim sistemi sağlığını ve bağışıklıkla ilişkili mekanizmaları analiz ediyoruz. Ayrıca hücresel yaşlanma belirteçleri dediğimiz biyolojik yaş ölçümleri gibi ileri tetkikler de yapıyoruz. Böylece kişinin sadece bugünkü değil, gelecekteki sağlık risklerini de bilimsel verilere dayalı olarak değerlendirebiliyoruz.”
LONGEVİTY HAKKINDA MERAK EDEİLEN SORULAR
Rutin bir süreç mi var? Yılda kaç kez gelmeli?
Dr. Elif İnaç, sağlıklı yaşam yaklaşımın devam eden bir yolculuk olduğunu belirtti: ‘İlk kapsamlı değerlendirmeden sonra genellikle yılda bir ya da iki kez kontrol öneriyoruz. Bu kontrollerde testleri yenileyerek gelişmeleri değerlendiriyor, programda gerekirse güncellemeler yapıyoruz. Ancak bazı danışanlar için daha sık takip gerekebilir. Örneğin kronik rahatsızlığı olan, hormonal tedavi alan veya metabolik riskleri yüksek bireylerde 3-4 ayda bir kontrol öneriyoruz. Buradaki temel amaç, kişinin vücudunu sürekli doğru yönde desteklemek.’’
Uygulamalar sonrası nasıl bir değişim fark ediliyor?
En sık duyduğumuz geri bildirimler arasında artan enerji düzeyi, zihinsel berraklık ve daha kaliteli uyku var. Birçok hastamız bağışıklık sisteminin güçlendiğini, ciltlerinde canlılık ve parlaklık hissettiklerini söylüyor. Ayrıca stresle baş etme kapasiteleri artıyor. Bazı hastalarda metabolik değerlerde ciddi iyileşmeler görüyoruz: kolesterol düzeyleri düşüyor, insülin direnci azalıyor. Yani değişim yalnızca dış görünüşte değil, laboratuvar verilerinde de ölçülebilir şekilde fark ediliyor. Uzun vadede ise en önemli kazanım, yaşam kalitesinin artması oluyor.
Longevity bir yaşam tarzı mı?
Kesinlikle evet. Longevity yalnızca klinikte yapılan uygulamalardan ibaret değil. Bizim yaklaşımımız, kişinin hayatına kalıcı şekilde entegre edilebilecek sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak. Beslenmeden uykuya, egzersizden stres yönetimine kadar tüm alanlarda sürdürülebilir bir yaşam biçimi inşa ediyoruz. Longevity, kişinin kendi hayatının merkezine sağlığı koyması ve bunu uzun yıllar boyunca sürdürmesi demektir. Biz klinikte bu yolculuğun rehberliğini yapıyoruz.”
Hangi esaslara dayanır?
Longevity’nin bilimsel temelleri çok güçlüdür. Genetik bilim, epigenetik mekanizmalar, hücresel yaşlanma biyolojisi ve yaşam tarzı tıbbı üzerine inşa edilmiştir. Örneğin epigenetik, genlerimizin sabit olmadığını, yaşam tarzı değişiklikleriyle gen ifadesinin olumlu yönde değiştirilebileceğini gösteriyor. Hücresel düzeyde telomerlerin korunması, oksidatif stresin azaltılması, mitokondri sağlığının desteklenmesi gibi hedeflerle çalışıyoruz. Yani Longevity bir moda akımı değil; bilimsel verilerle kanıtlanmış, multidisipliner bir sağlık yaklaşımıdır.
Beslenmede esas adımlar nelerdir?
Uzman Diyetisyen Ezgi Akdağ, Longevity beslenmesinde en önemli kurallarını özetledi: ‘’En temel kural doğallıktan şaşmamaktır. İşlenmiş gıdalar, rafine şeker ve paketli ürünlerden mümkün olduğunca uzak durmak gerekir. Sebze, meyve, baklagil, tam tahıl ve sağlıklı yağlardan zengin bir beslenme modeli öneriyoruz. Bitkisel ağırlıklı beslenme hücre yenilenmesini destekler ve bağırsak mikrobiyomunu güçlendirir. Ayrıca aralıklı oruç (intermittent fasting) uygulamaları hücrelerde otofajiyi aktive ederek yaşlanma sürecini yavaşlatabilir. Burada önemli olan, kişinin yaşam tarzına uygun, sürdürülebilir bir beslenme planı oluşturmaktır. Bizim görevimiz de kişiye özel bu planı bilimsel temellerle hazırlamak.
Genç kalmak için temel tavsiyeleriniz neler?
Genç kalmak yalnızca estetik görünümle ilgili değildir; aslında hücrelerin daha sağlıklı çalışması, organların fonksiyonlarını uzun yıllar koruması anlamına gelir. Bunun için bazı temel prensipler vardır: kaliteli ve düzenli uyku, düzenli fiziksel aktivite, iyi beslenme, stresi azaltacak yöntemler (örneğin meditasyon ve nefes egzersizleri), sağlıklı sosyal ilişkiler ve düzenli sağlık kontrolleri. Ayrıca sigara ve aşırı alkol tüketiminden uzak durmak çok önemlidir. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde hem biyolojik yaş daha yavaş ilerler hem de kişi kendini daha dinç ve canlı hisseder.”
Kadınlar mı erkekler mi bu yaşam tarzına daha uyumlu?
Longevity yaşam tarzı kadın-erkek ayrımı yapmaz, her birey bundan fayda görür. Ancak bazı farklılıklar vardır. Kadınlar hormonal döngüleri nedeniyle özellikle üreme sağlığı ve menopoz döneminde daha özel bir takip gerektirir. Erkeklerde ise metabolik riskler, özellikle kalp-damar hastalıkları ve karın bölgesi yağlanması ön plana çıkar. Dolayısıyla bir cinsiyet daha avantajlı demek doğru olmaz. Önemli olan, her bireyin kendi biyolojik özelliklerine göre kişiselleştirilmiş bir plan oluşturulmasıdır. Bizim yaklaşımımız da tam olarak bu kişiselleştirmeyi sağlamaktır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)